Çeyrek yüzyılı aşkın süredir gazetecilik yaptığım Kuşadası’nda siyasetçisinden iş adamına, sokaktaki vatandaşından esnafına, devlet memurundan turizmcisine kadar geniş bir yelpazede en çok duyduğum sözdür “Kuşadası’nı seviyorum”. Hatırlayın; bu güzeller güzeli memlekette “Her şey Kuşadası için” diyen siyasetçi gördük, “Kuşadası’nı seviyorum” diyeni gördük, hatta “Kuşadası’na aşığım” diyen bile oldu. Ama ben bugün sözde sevgilerinin gereğini yapmayan siyasetçilerden değil, gerçekten Kuşadası’nı sevdiğine inandığım bazı Kuşadası sakinlerine bu sevgilerini nasıl gösterebilecekleri konusundan söz edeceğim.
Kuşadası’nda yeni bir değerler manzumesi oluşturmanın zamanı geldi de geçiyor bile. Asıl olan kamu gelirlerinin yeniden kamuya döndürülmesidir elbet. Bence Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu ile el ele Kuşadası’nı yeni baştan inşa ediyorlar. Kamu gelirlerini kamunun, yani Kuşadası’nın ve Kuşadası halkının ihtiyaçları için harcıyorlar. Bu konuda gerçekten büyük çaba harcadıklarını düşünüyorum. Kuşadası çok uzun yıllardır ilk kez bu kadar organize ve geniş çaplı hizmet alıyor. Taraflı tarafsız herkes her iki belediye başkanının haklarını benim gibi teslim ediyor.
Ancak bu hizmetler büyük zaman kaybetmiş bir turizm kenti için asla yeterli değil. Evet Kuşadası depara kalktı, alt ve üst yapısıyla adeta sil baştan yenileniyor. En basitinden yapılan alt yapı yatırımları sayesinde son yağmurlarda kent merkezini su bile basmadı. Yılların ihmalini bu kadar kısa sürede toparlamak kolay değil, ama yürütülen çalışmalar umut veriyor. Evet Kuşadası’nın depara kalktığı ve koşmak için çabaladığı bir gerçek, ancak sanki el freni çekili kalmış bir araba gibi. İki belediyenin bunca çabası tek başına yetmiyor, yetme şansı da yok! Peki ne yapmak gerek? Bana göre Kuşadası’nın köklü ve tanınmış ailelerinin, Kuşadası’nda kazanan iş adamlarının elini taşın altına sokması gerekiyor.
Bakın Atatürk, İnönü, Behice Boran vb. isimler ülkenin her yerinde olduğu gibi Kuşadası’nda zaten var. Ama bazı Kuşadalıların isimleri cadde, sokak, meydan ve parklara verilmiş. Şevki Hasırcı Meydanı var, Hasan Reis Bulvarı var, Kaya Şavkay Meydanı var, Günhan Arın Bulvarı var, Kasım Yaman Parkı var, Cafer Tonbul Parkı var, var da var… Bazıları ise kendi ismine 10-12 derslikli okullar yaptırmış. O kadar. Kuşadası için yeterli mi? Asla değil! Evet Kuşadası için kim tek bir tuğla koyduysa, okul, park yaptıysa teşekkür etmek gerek. Ama gerçekten yeterli değil.
Başka kentlere baktığımda imreniyorum. Özellikle iş adamları ve o kentin ileri gelen aileleri gerek tek başına gerekse bir araya gelerek gençlik ve kültür merkezleri, sanat galerileri hatta müzeler yaptırıyorlar, kentin ihtiyaçlarına destek veriyorlar. Rahmi Koç, Sakıp Sabancı, Kadir Has gibi zenginler kendi isimlerini vererek gerek doğdukları gerek yaşadıkları kentlere sayısız destekler verdiler. Bence Kuşadası’nda bu tür bir geleneğin oluşması gerekiyor.
Mesela Türkiye’nin en büyük seyahat acentelerinden biri olan Diana Turizm’in sahibi Hasan Tonbul neden babası Cafer Tonbul adına ya da kendi adına bir vakıf kurup 30 yıldır konuşulan ama bir türlü yapılmayan kültür merkezini Kuşadası’na kazandırmaz? Mesela yine Türkiye’nin en büyük seyahat acentelerinden Peninsula Turizm’in sahibi Tevfik Bağcı bir vakıf kurup Kuşadası’na bir kent müzesi kazandırmaz? Bu kente okullar kazandıran, hastanenin yapımında elini taşın altına sokan Ertuğrul Acun, İbrahim Zeki Emgin, Rahime Bilici gibi 8-10 kişi dışında hiç kimse elini taşın altına sokmamış maalesef. Ama şimdi tam zamanı.
Belediyelerin bu çabalarının tamamlanması, Kuşadası’nın gerçekten hak ettiği değere erişebilmesi için yapılması gereken bu. Kuru kuruya sevmekle olmaz bu iş. Buradan çağrı yapıyorum. Kuşadası’nı gerçekten seven her kimse ve neye gücü yeterse elini taşın altına sokmalı ve bu kente değer katacak kendi isimlerini taşıyan eserler bırakmalı. Haksız mıyım?