Bir yanda sağın kalesi Aydın’ı hayata geçirdiği sosyal politikalar ve samimi yönetim tarzıyla CHP’nin kalesi yapan Özlem Çerçioğlu var, diğer yanda Ak Parti iktidarına karşı olanların sığınağı ve yaşam tarzı kaygısıyla sürekli aldığı göçlerle adeta CHP’nin kalesi haline gelen Kuşadası’nı neredeyse kaybedecek olan Ömer Günel. Biri partisini yüceltirken, diğeri batırmış! 

CHP’nin Kuşadası kalesinin neredeyse yıkılmasına neden olmuş bir belediye başkanı ile karşı karşıyayız. Kuşadası halkını kendisine karşı birleştirmeyi başardı, ama sandık protestocuları ve İyi Parti’ye oy vermeye gönlü razı olmayan CHP seçmeni yüzünden oy kullanma oranı %71’a kadar düşünce tesadüfen seçim kazandı. 4-5 bin kişi daha oy kullanmaya karar verse asla seçim falan kazanamazdı. Bu çok net. Halbuki seçim öncesi havasından geçilmiyordu. “Rekor kıracağız, %60-65 ile seçim kazanacağız” diyordu, % 42 oyu zor aldı. Toplam seçmenin ise sardece %29,5’unun oyunu alabildi. Ömer Günel açısından işin bir diğer utanç verici tarafı, kendi meclisinden tam 8 puan daha düşük oy alması. Resmen rezalet!

29,5 Ömer’in bir boyutu şımarık ve sonradan görme sosyete belediyeciliği, diğer boyutu ise  korku imparatorluğu, kin ve nefret olan yönetiminin sonucu budur. Halkın ve parti tabanının isteklerini görmezden gelen CHP Genel Merkezi’ndeki 3 kişilik bir kliğin atadığı Ömer Günel, Kuşadası’ndaki bu yönetim anlayışı ile “persona non grata” yani istenmeyen adam durumuna düşmüştür. Bülent Tezcan, Seyit Torun ve Veli Ağbaba’dan oluşan bu klik ile nedense atanması için büyük mücadele verdikleri aday olan Ömer Günel, CHP’nin kalesinin göz göre göre yıkılmasına göz yummuşlar, darmadağın etmişlerdir. Kimse bahane uydurmasın, Kuşadası halkına, parti tabanına bunu kimse açıklayamaz. Çünkü seçimden önce “Elimizde anketler var, Ömer Günel çok başarılı, yüzde 60 ile kazanıyor. Zaten odun koysak kazanır” diye yalan söylüyorlardı. Göz göre göre seçimi büyük bir riske soktular. 

Gelinen noktada tesadüf eseri seçimi kazanan Ömer Günel, dün mazbatasını alırken verdiği fotoğrafta pişmiş kelle gibi sırıttı. Nasılsa seçimi öyle ya da böyle kazandı ya hesapta! Sırıtmayı kendinde hak gördü. Ben onun yerinde olsam gerçekten öyle sırıtamaz, utanırdım. Yüzümde daha ciddi bir ifade olurdu. Ama haticeye değil neticeye baktığı için kazandığını sanıyor. Tıpkı bir avuç taraftarının abartılı zafer naraları atması gibi o da kazandığını zannederek sırıtıyor. Kaybettin akıllım, sadece şimdilik haberin yok. Yakında kazanmanın her zaman kazanmak olmadığını anlarsın. Sen nefret paratonerliği yapmaya, halkın nefretini kazanmak için elinden geleni yapmaya devam et, bak bakalım neler olacak? O koltukta tek bir gün rahat oturabilecek misin? Kimseye parmak sallayıp tehdit edebilecek misin? Hiç sanmıyorum 29,5 Ömer, hiç sanmıyorum…