Birinci Paylaşım Savaşı’nın ardından yaşanan büyük ekonomik buhran nedeniyle yeniden şekillenen Avrupa’da faşizm yükselir. Almanya’da Hitler, İtalya’da Mussolini, İspanya’da Franco ve Portekiz’de Salazar yakın tarihlerle birbirleri peşi sıra kurdukları faşist rejimlerle ülkelerini yönetmeye başlar. İkinci Paylaşım Savaşı’nın baş aktörleri olurlar. Savaşın sonunda 28 Nisan 1945’te Mussolini Como gölü kıyısında kurşuna dizilirken, 2 gün sonra 30 Nisan 1945 tarihinde ise Hitler Berlin'deki yer altı sığınağı Führerbunker'de intihar etti. General Franco ise İspanya İç Savaşı’nın ardından 1939’da ele geçirdiği iktidarı öldüğü 1975 yılına kadar elinde tuttu.

Gelelim asıl konumuz olan Salazar’a…

Bu üç faşistin aksine Salazar, başbakan olduğu Portekiz’i 1933’den 1974’e kadar, yani tam 41 yıl boyunca demokrasi perdesi altında 3 F kuralı ile halkı uyutarak yönetti. 3 F; futbol, fiesta, fado. Üçüncü F olan fado, Portekiz halk şarkılarına verilen isimdir. Bazıları bu üçüncü f’nin fado değil, koyu Katolik hıristiyanlık açısından önemli olan Fatima olduğunu ve dini temsil ettiğini söylerler. Her neyse bu kadar bilgi yeter. İşte bu Salazar, 41 yıl ülkeyi futbol, festival ve çalgı çengi ile yöneten bir faşist anlayacağınız. Faşist diktatör Salazar’ın izin verdiği sınırlar içerisinde sürekli eğlence, sürekli kutlama yapıyordu Portekizli yoksullar. Yoksulluklarını, sorunlarını unutacak kadar eğlence ile avutuluyordu kitleler. Tıpkı Wilhelm Reich’ın Faşizmin Kitle Psikolojisi kitabında söylediği gibiydi her şey; “Kitleler faşizmi arzuluyordu”.

Faşist Salazar’ın 3 F kuralı yani ‘futbol, fiesta ve fado’su size de Kuşadası’nı hatırlatmıyor mu? Ömer Günel’in yönetim tarzı ile aynı değil mi? Bir hafta önce Adabahçe’de ne güzel patlıcan, biber, domates yetiştiriyoruz diye övünüp, bir hafta sonra sürekli yapılan konserlere, festivallere ve yurt dışı gezilerine büyük paralar harcanması konularında eleştirilince “Burası turizm kenti, konser yapmayalım da buğday mı ekelim?” diye saçmalayan Ömür Günel rejimi; tıpkı Salazar gibi belediyenin kasasından sürekli festivaller, konserler düzenliyor. Geçen hafta Kuşadasıspor’un yeni transferlerini kutlamak için stadyumun bahçesinde “tüm Kuşadası halkı davetlidir” yarım ağzıyla kendi taraftarlarına mangal partisi düzenlemedi mi? Basında boy boy “Ömer Günel, Kuşadasıspor’u 2, lig hedefine kilitledi” haberleri yaptırılmadı mı? Al sana Kuşadası’nın 3 F’si! Futbolu da var, festivali de var, konseri de var. Bu arada yeri gelmişken belirteyim; bir zamanlar herkes gibi ben de Ömer Günel’in adalet, eşitlik, haksız rantla mücadele gibi yalanlarına kanmış ve onu bir zenci sanmıştım, meğer bembeyazmış!

Ömer Günel geçen haftaki adaylık açıklamasında “Yaptıklarım, yapacaklarımın teminatıdır” dediğinde, sosyal medya hesabımdan “Eyvah” paylaşımı yapmıştım. Dün kendisini eleştiren bir gazetenin bürosunu ruhsatsız olduğu gerekçesiyle mühürledi. Hem de gazeteci Hrant Dink’in katledilişinin 17’inci yıl dönümünde. Akıl, izan yok olmuş! Anlamakta gerçekten zorlanıyorum. Ama sormak isterim; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı baskıcı olmakla, kendisini sosyal medyada eleştiren herkese karşı dava açmakla suçlayan CHP’nin belediye başkanı Ömer Günel; esnaflara, vatandaşlara yaptıkları yüzünden kendisine takılan “Küçük Tayyip”, belediye personelinin taktığı “öcü” lakabını hak etmiyor mu sizce de? Ömer Günel’e elbet faşist demem, çünkü hakaret olur. Ama şunu diyebilirim: Ne yapıyorsun Ömer, kendine gel!